Kurumsal sosyal sorumluluk kavramı, son yıllarda sık sık duyduğumuz ve önemi gittikçe artan bir konu haline geldi. Bu kavramı yeni duyanlar için bir başlangıç olması amacıyla, konuyla ilgili bazı temel kavramları, tarihçesini ve önemini kısa bir şekilde özetlemeye çalıştık.
Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS) nedir?
1950'lerden itibaren iş dünyasında adı duyulmaya başlayan Sosyal Sorumluluk kavramı için günümüze kadar bir çok farklı tanımlama yapıldı. Konuyla ilgili bir çok farklı görüş var, bir çok kamu/sivil insiyatif faaliyet gösteriyor. Uluslararası anlaşmalar, devletler, STK'lar, şirketler konuyu farklı açılardan ele alıyor ve doğal olarak kendi açılarından tanımlamalar yapıyor. Bu, gayet doğal.
Literatür ışığında kurumsal sosyal sorumluluk kavramını herhangi bir organizasyonun hem iç, hem de dış çevresindeki tüm paydaşlara karşı “etik” ve “sorumlu” davranması, bu yönde kararlar alması ve uygulaması şeklinde tanımlamak mümkündür.
Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS), işletmelerin sosyal, çevresel ve ekonomik etkilerini göz önünde bulundurarak faaliyetlerini sürdürme ve toplumun genel refahını artırmaya yönelik gönüllü uygulamalardır. KSS, işletmelerin sadece kar elde etmeyi değil, aynı zamanda topluma ve çevreye olumlu katkılar sağlamayı hedefleyen stratejik yaklaşımları ifade eder.
Tarihçesi
KSS kavramının kökeni 20. yüzyılın başlarına kadar uzanır, ancak modern anlamda KSS'nin gelişimi 1950'li yıllarda başlamıştır.
1950'ler ve 1960'lar: KSS'nin ilk dönemi, işletmelerin sosyal sorumluluklarını kabul etmeye başladığı ve bu konuda teorik çalışmaların yapıldığı yıllardır. Howard Bowen, 1953 yılında yayımladığı "Social Responsibilities of the Businessman" adlı kitabıyla KSS kavramını akademik ve iş dünyasında tartışmaya açmıştır.
1970'ler: KSS'nin kurumsal yönetim teorilerine entegre edildiği dönemdir. Milton Friedman’ın "işletmelerin tek sosyal sorumluluğu karlarını artırmaktır" şeklindeki görüşüne karşı, işletmelerin topluma karşı daha geniş sorumlulukları olduğu fikri yaygınlık kazanmıştır.
1980'ler ve 1990'lar: KSS'nin uygulamalı bir kavram haline gelmeye başladığı ve işletmelerin çevre koruma, işçi hakları ve toplum hizmetleri gibi alanlarda aktif rol aldığı dönemdir. Bu dönemde uluslararası örgütler ve STK'lar KSS'nin yaygınlaşmasında önemli rol oynamıştır.
2000'ler ve Sonrası: Küreselleşme ve internetin yaygınlaşmasıyla birlikte KSS, işletmelerin itibar yönetiminde ve rekabet avantajı sağlamada kritik bir unsur haline gelmiştir. Ayrıca, sürdürülebilirlik ve kurumsal vatandaşlık kavramları KSS’nin önemli bileşenleri olarak kabul edilmiştir.
Önemi ve Faydaları
İtibar ve Güven: KSS uygulamaları, işletmelerin toplum nezdindeki itibarını artırır ve güven oluşturur. Müşteriler, çalışanlar ve yatırımcılar arasında olumlu bir imaj yaratır.
Sürdürülebilirlik: KSS, işletmelerin uzun vadeli sürdürülebilirliklerini sağlamalarına yardımcı olur. Çevre dostu uygulamalar ve kaynak yönetimi, işletmelerin gelecekte de varlıklarını sürdürebilmelerini destekler.
Çalışan Bağlılığı: KSS politikaları, çalışanların işletmelerine olan bağlılıklarını artırır. Çalışanlar, sosyal sorumluluk projelerinde aktif rol aldıklarında işletmelerine karşı daha motive ve sadık olurlar.
Müşteri Sadakati: Sosyal sorumluluk projelerine yatırım yapan işletmeler, müşterilerin gözünde daha değerli hale gelir. Müşteriler, sosyal sorumluluk bilincine sahip işletmeleri tercih etme eğilimindedir.
Rekabet Avantajı: KSS, işletmelere rekabet avantajı sağlar. Özellikle etik ve sürdürülebilirlik konularına önem veren tüketici kitlesi arasında işletmenin pazar payını artırabilir.
KSS, modern iş dünyasında işletmelerin sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyal ve çevresel sorumluluklarını da yerine getirmeleri gerektiğinin bilincine varmalarını sağlayan önemli bir stratejik yaklaşımdır.